16 Şubat 2019 Cumartesi

Zaman Kavramı



Günlük yaşamda, zaman kavramı oldukça gerçekçi bir kavramdır. Zaman, üniform adımlarda geçmiş sonsuzluğun gelecek sonsuzluğu ile olan bağlantısını kurmak olarak düşünülebilir. Gerçekte zaman, büyük patlamada sıfır anında başladı. 
Büyük patlamadan önce zaman kavramı yok idi. Bu bakımdan, büyük patlamadan önce ne olup bittiği sorusunun Fizikçi için bir anlamı yoktur.



Diğer taraftan, zamanın, bir gelecek sonsuzluğu gösterip gösteremeyeceği, kozmik genişlemenin en sonunda durup durmayacağına bağlıdır. Eğer kozmik genişleme duracaksa, bu durumda evren kendi çekimi altında “Büyük Çöküş” e doğru büzülecek, bu da zamanın sonu olacaktır. Yok eğer, evren sonsuza dek genişleyecek ise, zaman da bir sona ulaşamayacaktır.
Astronomlar genişlemeyi bugüne kadar durdurabilecek kadar evrende yeteri kadar bir madde olmadığına inanıyorlar. Bu görüş, ivmelenerek genişleyen evrende, beşinci bir kuvvet için daha sağlam bir delilin bulunduğu 1998 yılında daha da kuvvetlendi.
Bu delil, evrenin sonsuza değin genişleyeceğinin lehine olup, zaman hiç bir şekilde bir sona ulaşamayacaktır. Ne var ki, zaman bizim sınırlı bilgimizi sonsuza kadar ekstropole etmede tedbirsiz kalmaktadır. Artık biraz daha emin olarak, evrenin çok uzak bir geleceğe doğru genişlemesinin olası olduğunu söyleyebiliriz.

Bunlara ilaveten, zaman, uzay içerisinde sabit hız ile seyahat eden bir gözlemci için uniformdur. Herhangi bir ivmelenme saatin işleyişini değiştirir. Sonuç olarak, evrende aynı saat hızına sahip olan iki gözlemci yoktur. Çağımız teknolojisinde, bu rölativistik etkinin pratik sonuçları vardır. Dünya üzerinde dolanan yörüngelerdeki saatler, yerdekinden biraz daha farklı hareket eder.
Şayet bu fark açıklanamasa idi, uydular ile olan iletişim kaybolurdu. Bu etki, ünlü “ikiz kardeş parodoksu”nda da görülür. Uzay içerisinde hızlı bir şekilde seyahat eden ikizlerden biri yerdeki kardeşinden daha genç olarak Dünya’ya döner. Saat hızlarının değişkenliliği, eş zamanlılık fikrinin yanlış bir kavram olduğuna işaret etmektedir. Buna hayret verici bir örnek, Einstein’in ıstavrozu verilebilir (Şekil 11). Burada zemindeki gökadanın, uzaktaki kuazarın ışığını eğmesi sonucunda, kuazarın 4 görüntüsü ortaya çıkar. Kuazarlar değişken parlaklıklara sahiptir ve dört görünt&#
252; parlaklık bakımından değişir. Ne var ki, 4 ışığın yolu az da olsa uzunlukça farklı olur ve sonuç olarak kuazarın ortaya çıkan parlaklığı farklı zamanlarda 4 görüntü olarak gözlenir. Eğer Einstein’in ıstavrozu gökyüzünde belirgin bir cisim olarak dursa idi, uzun süre önceleri fark edilirdi ve eş zamanlılık kavramı da ortaya çıkmazdı.


Resimdeki tüm mavi görüntüler tek bir gökadaya aittir. Gökadanın uzaklığının yaklaşık yarısında, gökadalardan ibaret çok büyük bir gökada kümesi vardır. Bu gökada kümesinin büyük çekim alanı ışığı eğer ve arkaplandaki tek gökadanın çoklu, bozulmuş görüntülerine neden olur. Bu resim Hubble Uzay Teleskobu ile çekilmiştir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder